What do you think?
Rate this book
133 pages, Kindle Edition
First published October 1, 2016
A song, as distinct from the bodies it takes over, is unfixed in time and place. A song narrates a past experience. When it is being sung it fills the present. Stories do the same. But songs have another dimension which is uniquely theirs. A song while filling the present hopes to reach a listening ear in some future somewhere. It leans forward, further and further.
...today, the ever expanding human poverty and the ongoing pillaging of the planet are justified in the name of a utopia to be guaranteed by Market Forces, when they are unregulated and allowed to operate freely, a utopia in which, in Milton Friedman's words, 'each man can vote for the colour of the tie he wants.'
In any utopian vision happiness is obligatory. This means that in reality it's unobtainable. Within their utopian logic compassion is a weakness. Utopias despise the present. Utopias substitute Dogma for Hope. Dogmas are engraved; hopes flicker, by contrast, like the flame of a candle.
O halde, insan kalmaya bak. Temel mesele, insan olmak demek, evet, herkese ve her şeye rağmen neşeli olmak, çünkü sızlanmak zayıfların işidir . Insan olmak demek, gerektiğinde tüm hayatını seve seve kaderin büyük terazisine koymak, fakat aynı anda her aydınlık gine ve her güzel buluta sevinmek demektir.(17)
Soytarı hayatın acımasız olduğunu biliyordu. Kadim şaklabanın rengarenk kostümü, olağan melankolisini şakaya döküyordu. Soytarı kaybetmeye alışkındır. Kayıptan yola çıkar.
Chaplin’in maskaralıklarının enerjisinin kendini yineliyor ve kademeli olarak arttırıyordu. Her düştüğünde yeni bir adam olarak doğruluyordu ayakları üstünde. Bir yandan aynı, diğer yandan farklı olan yeni bir adam. Ayakta kalabilmesinin sırrı çokkatmanlı olmasıydı.
Her ne kadar umutlarının tekrar tekrar tuz buz olmasına alışmış olsa da, aynı çokkatmanlılık onun bir sonraki umuduna sarılmasını sağlıyordu. (37)
Chaplin’in dünyasında Gülme ölümsüzlüğün diğer adıydı. (38)
Bir şarkı söylendiğinde ve çalındığında beden kazanır. Bunu da mevcut bedenlere el koyup onlara kısa süreliğine sahip olarak yapar… Şarkı tekrar tekrar şarkıcının bedenini ele geçirir. Ardından da şarkıyı dinleyen, ona mimikleriyle tepki veren, geçmişi hatırlayan ve geleceği hayal eden dinleyicilerin bedenlerini. (68)
'Kendimi bir şarkının sıcak kozasına sarıp’, demiş John Cash, 'her yere gidebilirim; kimse beni yenemezdi.'(71)
Bombardımanı altında olduğumuz haberlerin bir başka faslındaysa dünyanın herhangi bir yerindeki şaşırtıcı, şoke edici, şiddet olayları ağırlıkta. Soygunlar, depremler, batan tekneler, ayaklanmalar, katliamlar. Bir kez gösterilenin yerini hemen bir başkası alıyor; duyarsızlaştırıcı bir art ardalıkla içerikleri boşaltılıyor. Hikayeler olarak değil, şoklar halinde geliyorlar. Başımıza geleceklerin önceden kestirilemeyeceğini hatırlatıyorlar, hayattaki tehdit unsurlarını önümüze seriyorlar. (100)